29 Nisan 2009 Çarşamba

BABYSHOWER PARTİ HAZIRLIĞI





Bebeğinizin doğumu yaklaştıkça hem sizin hem de yakın çevrenizin heyecanı ve telaşı artmaya başlar. 5’inci ayınızdan sonra iyice belirginleşen karnınızla birlikte, tüm ailenizin ilgi odağı olursunuz. İşte bu sürecinizi biraz olsun eğlenceli kılmak ve bir nevi bebeğinize “Hoş geldin.” demek için aile bireyleri veya yakın çevreniz, sizin için sürpriz bir parti olan Baby Shower’i düzenler.

Baby Shower, henüz Türkiye’de yeni yeni bilinmeye ve uygulanmaya başlansa da Amerika ve Avrupa’da son derece yaygın bir partidir. Baby Shower’in tanımı ve amacı; hamileliğin 7’inci ayından itibaren yapılan, anne adayına moral vermek için düzenlenen sürpriz bir organizasyon olmasıdır. Genelde “anne adayının” en yakın arkadaşı veya aile bireylerinden biri partinin organizatörlüğünü üstlenir. Bu partinin en önemli iki özelliği, mutlaka ki sürpriz bir parti olması ve doğacak bebeğin ihtiyaçlarına yönelik hediyeler alınmasıdır. Parti, genel olarak kadın kadına yapılsa da, grubun özelliğine göre kadın-erkek katılımcıların da olduğu organizasyonlar da düzenlenebilir. Baby Shower’inize gelen misafirler, bebeğe hediyeler getirir ve bu sürpriz parti sırasında onları size verirler.

Yani şu bir gerçektir ki, doğumunuz sonrası gireceğiniz fiziksel ve ruhsal değişimlerinizi yaşamadan önce, sizin için yapılacak olan bu partide çok eğlenebilirsiniz. Hem biraz olsun rahatlar hem de doğumunuz öncesi bebeğiniz içinizdeyken son kez sevdiğiniz tüm arkadaşlarınız ile rahat rahat ve uzun uzun sohbet edip, dedikodu yapma fırsatı yakalamış olursunuz. Ayrıca alacağınız güzel hediyeler de işin en keyifli yanlarından biridir...

Baby Shower partisi, katılacak konuk sayısı uygunsa evde veya uygun gördüğünüz yerde gerçekleştirilebilir. Ev için yiyecek ve içecekler hazırlanarak, evdeki masa, sehpa, uygun alanlar istenen süslerle ya da seçilen temaya göre süslenerek hazırlanabilir. Baby Shower, eğer ki ev dışı bir mekanda gerçekleşecekse, genellikle davet masaları, ailenin veya anne adayının yakın bir arkadaşının seçtiği konsepte göre dekore edilir.
Bol bol eğlenin!






--------------------------------------------------------------------------------

Eğer ki partinizi kendiniz organize ediyorsanız…

• Baby Shower gününüzü belirleyin, takviminizde işaretleyin.

• Minimum 5, maksimum 20 kişilik bir davetli listesi hazırlayın. Birlikte olmaktan en keyif duyduğunuz arkadaşlarınızı, yakın akrabalarınızı ve anneanne&babaanne adaylarını davet edin.

• Kırtasiyeye gidin ve çok sevimli davet kartlarından satın alın veya renkli karton benzeri materyalleri kullanarak becerinizi gösterin. Herkesi davet ederken, bebeğinizin cinsiyetine göre mavi veya pembe giyinmelerini istediğinizi hatırlatmayı unutmayın. Lütfen bu işi özellikle telefon veya e-posta yolu ile yapmayın.

• İkram listenizi çıkarın, tatlıları, tuzluları, içecekleri günün anlamına göre hazırlayın. Masa süslemesine, peçetelere, servislere ve benzeri detaylara özen gösterin. Renk ve konsepte dikkat edin. Bu arada her şeyi hazır almak zorunda olmadığınızı hatırlatmak isteriz. Pastaneden alacağınız rengarenk şekerleri, yuvarlak şekilde kestiğiniz renkli tüllerin içine koyarak kurdele ile bağlayabilir ve kendi şeker keselerinizi yapabilirsiniz.




Günü ölümsüzleştirin

• Bir anı defteri hazırlayın ve gelen tüm konuklarınıza bebeğiniz doğmadan önce ona minik mektuplar ve notlarını yazmalarını isteyin.

• Fotoğraf makinenizin pillerini şarj etmeyi unutmayın. Bol bol fotoğraf çekin.

• Video kameranızı hazırlamayı unutmayın. Özellikle hediyelerinizi açarken video kameranıza her şeyi kaydedin ve hediyeyi getiren kişiyi de mutlaka konuşturun.

• Eşinizi evden göndermeyi ve güzelce giyinip, süslenip, hazırlanmayı da ihmal etmeyin.

HAMİLELİKTE CİNSEL YAŞAM


Hamilelikte Cinsel Yaşam

Hem duygusal faktörler, hem de hormonal değişikliklerin cinsel güdüleriniz üzerinde önemli etkileri vardır. Yeni hamile kalmış birçok kadın bu yeni duygular sayesinde kendilerini her zamankinden daha seksi bulurlar. Ayrıca birçok çift için hamile kalma korkusu olmaması bu dönemi çok daha özel hale getirir.
Öte yandan, sekse karşı isteksizlik de hamilelikte rastlanan bir durumdur. Birçok anne-baba adayı, seksin fetusa zarar vereceğinden korkar. Ancak doktorunuz tıbbi açıdan bir komplikasyon görmediği sürece bu tür korkular yersizdir.
Doğum yaklaştıkça, ağırlığınız arttığından rahatsızlık duymanız gayet doğaldır. Seks belki de aklınızdaki en son şey olacaktır. " Bilmeniz gereken en önemli şeylerden birisi
eşinizle seks yapmadan da bir ilişkinizi canlı tutabileceğinizdir. Seks olmadan da kocanızla fiziksel ve duygusal bağlarınızı devam ettirecek kadar yakın olabilirsiniz.
Dokunuşu size farklı gelebilir. Hormonal değişimler nedeniyle göğüslerinizde oluşan şişkinlik duyarlılığınızı arttırabilir-bu sizi tahrik edebilir veya itebilir. Ancak bu tamamen doğal ve geçici bir durumdur. İlk üç aydan sonra göğüslerdeki hassasiyet azalır. Bununla beraber orgazm olma potansiyeliniz artar. Doktorlar, hamilelik döneminde genital bölgedeki kan akışının hızlandığını bunun da orgazmı arttırdığını söylüyor.
Bebeğinize zarar vereceğinizi düşünmemelisiniz. Birçok çift bebek doğana kadar veya anneler kendilerini rahatsız hissedene kadar cinsel ilişki kurabilirler. Bu konuda doktorunuzdan detaylı bilgi alabilirsiniz. A.B.D'de Illinois Üniversitesinde 400 kadın üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, düşünülenin aksine hamileliğin sonunda yapılan seks hamileliği tehlikeye sokmuyor.
Seks istemeyebilirsiniz. Duygusal olarak kendinizi hazır hissedinceye kadar seks istemeyebilirsiniz. Hiçbir doktor bu duygusal durumu ne zaman aşacağınıza dair size bir tarih veremez. Ancak burada unutulmaması gereken başka etkili faktörler de vardır. Tekrar adet görmeye başlayana kadar hormonlarınız normale dönmeyecektir. Bu süre ise doğumdan 4 ila 8 hafta sonrası arasında olur; hatta emziriyorsanız bu süre daha da uzar. Ve unutmayın ki size muhtaç o küçük varlığın sabah akşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak sizi yoracağından, seksi düşünmeye vaktiniz pek kalmayabilir. Üstelik düzensiz uyku cinsel arzunun baş düşmanı sayılır. Bu durumu eşinizle paylaşın ve bunun geçici bir dönem olduğunu anlamasını sağlayın.
Diğer taraftan, bu dönemde seksten çok kocanızın dokunuşuna ihtiyacınız olacaktır.
Sekse artık yeni bir açıdan bakacaksınız. Bebeğinizin doğumundan aylar sonra bile seks hayatınızda bazı şeyler tam olarak yoluna girmemiş olabilir. Bir çok çift, sekse vakit kalmadığından ve anne-baba rolünün onları çok yorduğundan yakınır. Ancak unutmayın ki bir çift olarak birlikte geçireceğiniz zaman da çok önemlidir, buna öncelik tanımalısınız. Özellikle hemen başka çocuk istemeyen çiftler, tekrar hamilelik yaşanabilir korkusuyla seksten soğuyabilirler.
Olaya başka açıdan bakarsanız, eşiniz ve siz yeni bir yaşam oluşturdunuz ve bu yeni yaşam sizi birbirinize daha da kenetleyecek, bu da orta vadede ilişkinize katkıda bulunacaktır.



HAMİLELİKTE CİNSEL İLİŞKİNİN YASAKA ODUĞU DURUMLAR

- DÜŞÜK TEHDİDİ
- Sebebi belli olmayan vaginal kanama
- Gebelik kesesinin erken açılması ve suyun gelemesi durumda,
- Plesenta plevra
- Erken doğum tehdidi
- Eşinin cinsel yoola bulaşan bir hastalık taşıması,
- Anne adyının HPV taşıyıcı olması durmunda
- Tekil gebelikte son1 ay,çoğul gebelikte son 3 ay

DİKKAT!!!!!!!!!!!

*Yasak olduğun zamanlarda cinsel ilişki olmamalıdır.
*Cinsel ilişki olduğu zaman kanama olursa mutlaka doktorunuza bildirin.
*Kimyasal kayganlaştırıcı kullanılmamalıdır.
*esanslı prezervatifler kullanılmamalıdır. İçerdiği kimyasallardan dolayı.
*Spermin içinde bulunan prostaglandinden dolayı ya prezervatif ya da geri çekme metodu kullanılmalıdır. Prostaglandinin içeriği rahim ağzını uyaracak bu da rahim kasılamalarına neden olacaktır.
*önerilen pozisyonlarda cinsel ilişki olmalıdır.

Doğum Yaptıktan Sonra Neler Olacak?


Doğum Yaptıktan Sonra Neler Olacak?

Doğumdan sonra annede bazı değişiklikler olacaktır ve doğum sonrası dönem her zaman rahat geçmeyebilir.
• İlk iki ile altı hafta süresince adet kanaması gibi, yoğun ve kırmızı renkli kanama olabilir.
Ne yapmalı?
Hijyenik kadın bağı kullanılabilir, ancak bu bezlerin en fazla 6 saatte bir değiştirilmesi gerekmektedir. Bu kanamanın rengi pembeden kahverengiye dönüşerek birkaç hafta sonra beyaz bir akıntı halini alır. Kanama fazlalaşır, ateş çıkarsa ya da akıntı kötü kokuyorsa doktora danışılmalıdır. Emziren annelerde kanama daha kısasürebilir.
• Tuvalet konusunda da sorun yaşanabilir. İlk günlerde idrara çıkarken zorlanılması normaldir ve kabızlık görülebilir.
Ne yapmalı ?
Doğumdan sonra mümkün olduğu kadar çabuk ayağa kalkıp yürümeye çalışmak bağırsak hareketlerini de hızlandıracaktır. Annenin bol su içip yediklerine de dikkat etmesi faydalı olacaktır. Annenin tuvaletini yaparken dikişlerinin açılma olasılığı düşüktür ancak hiçbir zaman tuvalette ıkınıp kendisini fazla zorlamamalıdır çünkü hemoroid oluşabilir.
• Doğum sırasında doktor kesi yaptıysa dikişler ilk günlerde ağrı yapabilir. Otururken ve yürürken kesi yerinde rahatsızlık hissedilebilir. Genellikle en geç bir hafta içinde dikişler kendiliğinden düşer ve kesi yeri iyileşir.
Ne yapmalı?
Doğumdan hemen sonra pelvis kaslarını çalıştıracak hareketleri yapmak ve dikiş alanına buz torbası koymak faydalı olabilir. Ayrıca bu bölge hep temiz ve kuru tutulmalı, temizlik önden arkaya doğru yapılmalı ve tuvalet kağıdı kullanılmalıdır. Doktor temizlik için bir solüsyon önerdiyse kullanılabilir. Dikişlerde kızarıklık, ağrı ve 38 C ve üzerinde ateş olursa doktorla görüşülmelidir.
Doğumdan sonra anne kendisini iyi hissettiği an banyo yapabilir. Banyonun ilk günler ayakta duş şeklinde yapılması önerilmektedir. Sezaryan ile doğum yapıldıysa dikişler alındıktan sonra ayakta duş alınabilir.
• Uzun süren hamilelik döneminden sonra vücudun eski haline dönmesi altı aydan önce mümkün olmaz.
Ne yapmalı?
Altıncı haftada doktor kontrolüne gitmek çok önemlidir çünkü bu haftadan itibaren vücut yavaş yavaş eski haline dönmeye başlamıştır, rahim gebelik öncesi büyüklüğüne döner. Doktor bu kontrolde vajinal muayene yapacak, dikişlerin durumuna bakarak rahimi muayene edecektir. Bu kontrole gidildiğinde doktora hangi doğum kontrol yönteminin seçileceği konusunda danışılabilir.
• Adet görmeye başlamak ise bebeğin nasıl beslendiğine bağlıdır. Bebek emziriliyorsa adet meme verme sayısının iyice azalmasına dek gecikebilir. Bebeğe mama veriliyorsa 4-6 hafta arasında ilk adet görülebilir.
• Doğumdan sonraki üç ay boyunca, bazen daha da uzun bir süre saçlar dökülür. Çünkü hamilelik boyunca hormonlar nedeniyle normalde dökülmesi gereken saçları dökülmemiştir. Bu yüzden şimdi anneye daha çok saçı dökülüyor gibi gelmesi normaldir.
• Doğumdan sonra bebek emzirirken oruç tutmak sağlıklı değildir çünkü gün boyunca yeterli besin ve sıvıyı vücut alamamaktadır. Doğumdan sonra 1 ay kadar demir haplarına devam edilmelidir. Bu sayede gebelik süresince ve doğumda kan kaybedildiği için azalan demir depoları desteklenmiş olur.
• Doğum sonrasında kanama bittikten sonra cinsel ilişki kurulabilir. Kanama varken ilişkiye girmek istenirse eş kondom kullanmalıdır. Haznede kuruluk hissedilirse nemlendirmek için gliserin kullanılabilir. Doğumdan sonra cinsel istekte artma ya da azalma olması normaldir. Hormonal dengenin değişmesi, yaşanılan ortamın değişmesi gibi nedenler bu artma ya da azalmadan sorumlu olabilirler. Önemli olan iki tarafın da birlikte karar vermesi, birbirine anlayış ve uyum göstermesidir. Tabii bu aşamada kadının isteyip istemediği ve durumunun nasıl olduğu en önemli konudur.
Belki de yukarıda belirtilen, annenin vücudundaki normale dönüş sürecinde yaşadıklarından daha önemlisi, annenin, bir başka deyişle “lohusa” nın kendini nasıl hissettiğidir.
Vücuttaki hormonal değişiklikler annenin ruh halini etkiler. Anne zaman zaman kendisini kötü hissedebilir, bir sebep yokken ağlayabilir, alıngan veya sinirli olabilir. Annenin çevresindekilerin hepsi bebeğe ilgi göstermektedir halbuki anneyi evde bekleyen bir çok yükümlülükler, belki başka çocuklar vardır. Hayat artık eskisinden çok farklı olacaktır. Anne kendisini şişman ve çirkin buluyor olabilir. Bütün bunlar sıkıntıyı arttırabilir. İşte burada babalar anneye destek vererek sıkıntılarını azaltabilir. Daha önce doğum yapmış arkadaşlarla da konuşulabilir. Bunlar çoğu yeni anne tarafından hissedilir ve normaldir. Hormonal değişikliklerin yol açtığı bu durumu değiştirmek elde değildir. Eğer bu sıkıntılar altı ay boyunca devam ediyorsa bir uzmana baş vurmak gerekebilir.
Anne ilk zamanlarda bebeği bir yabancı gibi görüp hayal ettiğinin bu olup olmadığı konusunda kendisini sorgulayabilir. Belki de onu yeteri kadar sevemediğini düşünüp suçluluk da duyabilir. Kendisine ve bebeğine birbirlerine alışmaları için zaman tanımaları gerekecektir.
Annenin bebeğin bakımıyla ilgili bilgileri arttıkça, onunla daha çok vakit geçirdikçe, onun ne istediğini daha iyi anlayabilir, tedirginlik azalır.
Bebekle geçirilen zamanın etkili olması için dinlenmiş olmak gerekir. İşte onun için o uyuduğu zamanlarda anne de onunla beraber uyuyarak ya da en azından dinlenerek güç toplayabilir. Ev işleri bir süre bekleyebilir. Ev işlerinde, diğer çocukların bakımında ve misafir geldiğinde babalardan veya ailedeki akrabalardan yardım istenebilir.

Babalar

Doğumun yaklaştığını ya da başladığını gösteren belirtilerle birlikte anne adayında bir enerji artışı olacaktır. Baba adayı eşinin bu enerjisini ev temizliği gibi şeylerle tüketmesini önlemeli, bu enerjisini doğuma saklamasını sağlayabilmelidir. Sancıları başladığında eşini sakinleştirmeli, saat tutarak sancıların kaç dakikada bir geldiğine bakmalıdır.
Birlikte nefes alma alıştırmaları yapabilir, eşinin beline masaj yapabilir.
Eşinin doğum yapmasını beklerken baba adayının da en az eşi kadar heyecanlı olacağı bilinmektedir. Eşine veya bebeğe bir zarar gelecek mi diye düşünüp korkabilir, hiçbir şey yapamadığı için çaresizlik yaşayabilir. Bu duygularla başa çıkabilmek için bir yakınıyla konuşabilir, onunla duygularını paylaşabilir. Yürümek de baba adayını rahatlatacaktır. Baba bebeği ilk kez gördüğünde cinsiyeti beklediğinden farklı olduğu ya da küçük ve çirkin göründüğü için hayal kırıklığı yaşıyor olabilir. Bebek beklentilerden farklıysa kendisine ve ona biraz zaman tanımalıdır. Bebek başka bebeklerle karşılaştırılmamalı ve olumsuz yorumlarda bulunmamaya özen gösterilmelidir. Bu gibi yorumlarda özellikle anne kendisini suçlu hissedebilir ve suçluluk hissedebilir. Bu gibi olumsuz duygular sonucunda da annenin sütü kesilebilir. Anneyi suçlayıcı söz ve davranışlardan kaçınmak yerinde olacaktır.
ÖNEMLİ!
Henüz ülkemizde pek yaygın olmamakla beraber baba adayları eşleriyle doğumhaneye girebilir ve bebeklerinin doğumuna tanık olabilir. Önceden doktorla konuşup doğuma girmek istediğini belirtebilir

28 Nisan 2009 Salı

Babanın Çocuğuyla İletişiminde Dikkat Etmesi Gerekenler


Babanın Çocuğuyla İletişiminde Dikkat Etmesi Gerekenler

-Çocuğa sevgi, ilgi göstermeli ve zaman ayırmalıdır. Çocuğa gösterilen sevgi ve ilgi sonucunda çocuk kendisine değer verildiğini, sevildiğini hisseder ve mutlu olur.
-Çocuğa sevgisinin içten, sıcak, yalın ve koşulsuz olduğunu göstermelidir.
-Bebeklik döneminde, bebeğin bakımına katılmalıdır. Bebeğin sağlığı, beslenmesi, temizliği, ağladığında sakinleştirilmesi ve tüm ihtiyaçlarını karşılaması önemlidir. Bu ilişki daha sonraki sürecek olan sağlıklı ilişkinin önemli bir parçasıdır,
-Çocuğu olduğu gibi kabul etmeli, başkalarıyla kıyaslamamalıdır,
-Çocuğun çabalarını, olumlu davranışlarını desteklemeli, başarısızlıkları karşısında sabırlı, sakin, yapıcı olmalıdır,
-Çocuğun sorumluluğunu ve ihtiyaçlarını anne ile paylaşmalıdır,
-Çocuğun hayatındaki önemini, çocuğa göstermeli ve ifade etmelidir,
-Baba davranışlarıyla çocuğa iyi bir model olmalıdır.
Babalar bazen çocuklarıyla yeterince zaman geçiremedikleri ve yeterince ilgilenemedikleri kaygısıyla çocuklarını hediye ve oyuncağa boğabilmektedirler. Oysa bu tavır çocukların yeni bir şeye sahip olmanın keyfini yaşamaktan alıkoymakta ve sürekli talep etmesine, sahip olduklarından memnun olmamasına neden olmaktadır. Üstelik baba ile çocuk arasında gerekli olan duygusal yakınlığın yerini de tutmamaktadır. Her gün oyuncak getirmek yerine, çocuğu kucağa almak, sohbet etmek, oyun oynamak, çocuk içinde baba içinde çok daha doyurucu olmaktadır. Babanın kısada olsa çocuğuyla özel zaman geçirmek ve bu zaman diliminde çocuğun duygusal ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi çok önemlidir.

Babalık çaba gösterilerek öğrenilir. Baba bebeğiyle ilgilenir, konuşup, öpüp, koklar, bakımına yardımcı olur, birlikte zaman geçirirse, bebekle aralarındaki ilişki güçlenir. Bebeğin ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilir. Babanın bebeğin bakımına katılması, babalık rolünü daha kolay benimsemesine yardımcı olur.

Babanın bebeğin bakımına katılması, bezini değiştirmesi, banyosunu yaptırmayı öğrenmesi, beslemesi, kucağına alması, ağladığında sakinleştirmesi yani yaşamının bir parçası olması baba-bebek arasındaki ilişkiyi güçlendirir ve annenin iş yükünü hafifleterek dinlenmesine imkan sağlar. Annenin ev işleri dışında kendine zaman ayırması, anneye güçlü bir duygusal destek ve enerji kazandırır ve bu hem aile içi ilişkilere hem de çocuğun sağlığına olumlu katkıda bulunur.

ÇOCUĞUN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE BABANIN ROLÜ


Babanın çocuğu ile ilişki kurma biçimi, çocuğun kişiliğini etkiler. Babasından ilgi ve sevgi gören çocukların arkadaşları ile ilişkilerinde daha uyumlu, liderlik özellikleri gelişmiş, yetenekleri artmış çocuklar olduğu gözlenmiştir. Anne ve babanın birbirine uyumlu ve dengeli olması, çocuğun yetiştirilmesinde tüm gereksinimlerin karşılanmasında sorumluluk alması, çocuğun kendisiyle ve dünya ile barışık, mutlu bir birey olmasına katkıda bulunur.

Baba, çocuğun gereksinim duyduğu uyaranları sağlayan en önemli kişilerden biri olması nedeniyle, çocuğun zihinsel gelişiminde etkili olur. Baba sadece doğrudan davranışıyla değil, çevre düzenlemeleriyle de çocuğun zeka gelişimine katkı sağlar. Baba; çocuğun bağımsız davranmasını, çevreyi keşfetmesini destekleyen, cesaretlendiren bir tutum içerisinde olduğunda, çocuğun zeka gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir. Babanın çocuğa oyun arkadaşı olması, konuşması, kitap okuması, dokunması çocuğun zekasını olumlu yönde etkilemektedir.


Babanın en önemli rollerinden biri de çocuğun cinsel gelişimi üzerindeki etkisidir. Kız ve erkek çocuğu doğuştan getirdiği kendi cinsiyet rolüne ait özellikleri ancak sağlıklı modelin izlenmesi ve taklit edilmesi yoluyla gelişebilmektedir. Babanın aile içindeki tavrı, fonksiyonu, çocuğuyla kurduğu yakın, açık ve güvenli bir ilişki, özellikle erkek çocuğunun baba ile özdeşleşmesini kolaylaştırmakta ve kendi cinsiyet rolünü geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Erkek çocuğunun taklit edebileceği ya da yakın ilişki kurarak özdeşleşebileceği bir modele ihtiyacı vardır.

Aynı şekilde kız çocukları için de babanın rolü, karşı cinsi anlaması, kendine güven geliştirebilmesi açısından önem taşımaktadır. Babayla iletişimde bulunarak, erkeklere nasıl tepkide bulunacağını öğrenmektir.

Çocuğun gelişiminde, hayata hazırlanmasında uygun disiplin yöntemlerinin kullanılmasının önemi büyüktür. Disiplinin oluşturulmasında babaya önemli görevler düşmektedir. Babanın kızan, bağıran,otoriteyi temsil eden, kendisinden korkulan ve tehdit unsuru olarak kullanılan rolde olmaması gerekir. Babanın çocuğuyla açık, tutarlı ve belli esneklikleri olan bir ilişki kurması sağlıklı bir baba-çocuk ilişkisinde önemli bir rol oynar.

MERHABA ARKADAŞLAR



Ben anne olmadım,ama teyze olmak süper bir duygu.....
Hamile kursumuzda gördüğüm anne ve baba adayları o kadar heyecanlılar ki...Onların heyecanı bana da yansıyor.Beni okuyan anne,babalardan veya adaylarından bir ricam var....Bana anne veya baba olduğunuz veya hamile kaldığınız zamanki duygu ve düşüncelerinizi yazarsanız gerçekten beni mutlu yaparsınız.Hem de herkes ne güzel duygular hissetmiş , onu da görmüş oluruz.İlginiz için şimdiden çok teşekkür ederim.

24 Nisan 2009 Cuma



EBRU VE KUZEY......




ALTAN (BENİM EŞİM) VE KUZEY....

Kuzeycik doğduğunda hepimiz gerçekten çok mutlu olduk.Kardeşim Ebru'nun ikinci bebeğidir. İlk kızı Zeynep doğduğunda hepimiz ailecek anormal heyecanlıydık.Ailecek fazla tepkileri olan ve heyecanlı bir yapımız var. Kuzey beklenenden yaklaşık 10 gün önce dünyaya gelmeye karar verdi. Babası Londra da bulunuyordu. Ebru'nun sulrı gelince apor-topar epidural anestezi ile sezeryan doğum yaptı,Ebrucuk...Ben hastane de ve sürekli bu işin içindeolmama rağmen heyecandan yerimde duramıyordum.....
En zor kısmı Zeynebin ayarlanmasıydı....Zeynep ,Ebru hamile iken sürekli kardeşi ile yapacaklarını planlıyor,onunla konuşuyor,annesinin karnını sevip, duruyordu. Ama Kuzey geldiğinde biraz zorlandı. Ama babcık epey yardımcı oldu..Sanırım,ikinci bebek dünyaya geldiğinde babalara gerçekten çok iş düşüyor.Şimdi Ebru Kuzeye yapılacak işlerde Zeynepten yardım istiyor.Şimdi herşey yolunda gibi...Arada sapmalar oluyor,ama ufak tefek ....

Doğuma Hazırlık Kursu nedir? Bu kursun amacı nedir?

Hamilelik anne ve babanın, bebeğin anne karnındaki ve sonrasındaki fiziksel ve zihinsel gelişimi konusunda bilinçlenmesi gereken en önemli dönemdir. Hamilelik esnasında annenin ve bebeğin ruhsal ve bedensel anlamda sağlıklı bir hamilelik dönemi yaşayabilmesi için, bu dönemin pek çok uygulama ile desteklenmesi gerekmektedir

Doğum öncesi kurslar gerek anne gerekse baba açısında doğuma hazırlıkta büyük yarar sağlamaktadır. Anne psikolojik ve fiziksel olarak doğuma hazırlanırken baba da onun yanında olarak kendini bu serüvene hazırlar.
Hamilelik dönemi bayanların fiziksel ve psikolojik değişimler yaşadıkları zor bir dönemdir. Anne adaylarının gerek kendisi ve gerekse bebekle ilgili kaygıları,doğum ve sonrasında yetersizlik korkusu bazen hamilelik döneminin endişe ve sıkıntılarla dolu geçmesine neden olmaktadır.
Doğuma Hazırlık Kursu’nun amacı,hamilelik süreci, doğum ve bebek bakımı gibi konularda katılımcıları bilinçlendirerek kaygılardan uzak mutlu bir hamilelik ve sağlıklı bir doğum dönemi geçirmelerini sağlamaktır.
Doğuma Hazırlık Kursu’nda hamileliğin oluşumundan, hamilelik süresince dikkat edilmesi gereken hususlara, gebelikte vücudunuzda oluşacak değişiklikler doğum sürecine ve hamilelik sonrası anne-bebek sağlığına kadar bilinmesi gereken tüm konular, anlatılır.
Doğuma iyi hazırlanmış bir anne adayı bebeğini genelde daha kolay dünyaya getirir. Bu yüzden doğum hazırlık kurslarının sunduğu avantajlardan siz de mutlaka faydalanın. Bir doğum hazırlık kursu sizi hem bedenen hem zihnen doğuma hazırlayacaktır. Böyle bir kurs sizi yeni ‘‘mesleğinize’’, anneliğe yaklaştıracak. Bu kurslarda emzirmeyi ve bebek bakımını öğrenebilirsiniz; ayrıca eni hayatınızdaki değişiklikler de sürpriz olmaktan çıkacaktır.

23 Nisan 2009 Perşembe

Zeynep ve Kuzey


ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU



ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU
03/05/2009 pazar günü 12:00-14:00 saatleri arasında Hamile hazırlık kursumuz yapılacaktır. Kursa katılamak isteyen anne adayları isterlerse eşleriyle birlikte katılabilirler. Kursumuz 3 oturumdan oluşup, ilk oturumda sonraki oturum tarihleri belirlenecektir.
Yerimiz:Yıldız posta cd. Emel apt. no:14/4 Gayrettepe ( Türk Telekomun sırasında) / İSTANBUL
Katılmak isteyen adaylar1 28/04/2009 tarihine kadar bize e-mail yoluyla başvurabilirler.

ANNELİK YOLUNDA DOĞUMA HAZIRLIK KURSU İÇERİĞİ:


1.OTURUM:
Hamilelikte beslenme ve gündelik yaşam,
Babaların doğum planı,
Doğum çeşitleri ve doğumun fizyolojisi,
Doğum sırasındaki anestezi çeşitleri,ağrısız doğum,
Doğuma hazırlık
Hamilelikte cinsel yaşam
Hamilelikteki psikoloji
RAHATLAMA NEFES EGZERSİZLERİ

2.OTURUM:

* Emzirme ve anne sütü,
* yenidoğan bakımı;
-göbek bakımı,
-yeni doğan sarılığı,
-bebeğin altının değiştirilmesi,(babaları da uygulamaya katarak)
-bebeği tutuma ve taşıma,
-bebeği giydirme,
-yenidoğan refleksleri,
-bebeğin yıkanması,
-bebeğin gazının çıkarılması,
-bebek için rahatlatma masajı,
-babağin aşıları,
-bebeğin uyku düzeni,
-bebeğin tırnaklarının kesilmesi ve bakımı,
-bebeğin ağlaması ve onu sakinleştirmenin püf noktaları,
*0-6 ay anne - bebek ilişkisinin önemi:dünya ile ilk ilişki ve bağlanma,
BEBEĞE YAPILACAK EGZERSİZLER

3.OTURUM:
Lohusalık bakımı,
Lohusalık Sendromu,
Yeni rolleriyle doğumdan sonra eşlerin ilişkisi,
Doğum sonrası beslenme
Çalışan annenin işe dönme: anne ve bebeğin ayrılık hazırlığı
NEFES VE RAHATLAMA EGZERSİZLERİ

Ayrica dogumdan sonraki ilk 2 ay icerinde ortaklasa belirlenen bir tarihte anne ve bebekleri biraraya getirdigimiz bir oturumumuz oluyor. Burada dogumu ve dogum sonrasi deneyimleri paylasiyoruz ve anne-bebegin bu surecteki ihtiyaclarina yonelik bilgi paylasimi yapiyoruz.

22 Nisan 2009 Çarşamba

ÇOK ÜZGÜNÜM....



Daha evvel de bahsetmiştim, ben tüp bebk bölümünde çalışmaktayım. Bugün çok fena bir haber aldım.Gerçekten beni çok etkiledi ve üzdü..Bizde tedavi görmüş ve hamile kalmış bir anne adayı aradı.Tüp bebek tedavisinde yasal olarak 3 adet embriyo transfer ediliyor.Eğer hastanın daha fazla embriyosu varsa 5 yıl saklanabiliyor.Bu hastamızda dondurulmuş embriyoları hakkında bilgi almak için aramış.Ben embriyoları hakkında bilgi verdim..Hamileliğinin nasıl geçtiğini sordum.Bebeklerini 27. haftada erken doğumla doğurduğunu söyledi. Arama nedenininde bebekleri yenidoğan yoğun bakımı servisinde dün kaybettiğini söyledi. İşte o an sözün bittiği andı.Hastamız bebklerini kaybeder kaybetmez dondurulmuş bebeklerini soruyormuş. O an gerçekten çok ama çok üzüldüm.Hastamız konuşurken ağlamamak için kendini çok zorluyordu. Beni düşünsenize karşısında ona cevap vermek ....İnanın o andan sonra günümün pek bir anlamı kalmadı. Bu tedavi ardından hamilelik....kayıp; son aylarda olması...herşey çok kötü...öffffffff......

21 Nisan 2009 Salı

SLİNG!!!!!





Genç annelerin tercihi...çok şıklar değil mi?

BEBEKLERDE DEPRESYONA GİRER.....



BEBEKLER DE DEPRESYONA GİRER!
“Bebektir, bir şey anlamaz” bilgisi çoktan eskidi. Artık, bebeklerin değil doğumdan, anne karnından itibaren her şeyin farkında oldukları biliniyor. Üstelik, bebekler de depresyona giriyor.
Anne ilgisinden ve bakımından mahrum olmak her yaştaki çocuk için bir travmadır. Özellikle, 6. aydan sonra bebeklerin annelerinden birden ayrılmaları durumunda yaşanan özel klinik tabloya “Bebeklik Depresyonu (Anaklitik Depresyon)” denir. Annenin vefatı, annenin başka bir şehirde ya da ülkede yaşaması, hastalık sebebiyle annenin uzun süre hastanede kalması, annenin çocuğuna bakım veremeyecek kadar ağır düzeyde bir ruhsal veya fiziksel hastalığa sahip olması bebeğin depresyona girmesine neden olabilir.

Bebeklik depresyonunun 3 dönemi vardır. Protesto dönemi olan birinci dönemde, çocuk anne mahrumiyetinden dolayı tedirgin, huzursuz ve sinirlidir. Sürekli ağlar ve kolay kolay yatıştırılamaz. Anne mahrumiyeti iki ila üç hafta daha devam ettiği takdirde bu durumu depresyon dönemi takip eder. Depresyonda olan çocuk durgundur, sevdiği şeylere tepki vermez, gergin, sinirli, küskün ve mutsuzdur. Yeme ve uyku düzeni bozulur. Kilo kaybeder, kusar. Fiziksel gelişimi geriler. Anne mahrumiyeti yine devam ederse, ikinci aydan sonra çocuğun duygusal tepkileri giderek azalır, adeta küntleşir. Sosyal çevresine ve onunla iletişim kurmak isteyen insanlara tepki vermez. Bu döneme, içe kapanım dönemi adı verilir. Bu durumdaki çocuklar, anneleri karşısına çıksa bile onu uzun süre yok sayarlar. Anneye üç ay içinde kavuşulduğu takdirde, çocuk giderek düzelir. Üç aydan daha uzun süreli ayrılıklarda iyileşme olmaz. Tablo giderek yuva hastalığına (hospitalizm) dönüşür.

Depresif tablonun düzelmesi için en fazla üç ay içerisinde annenin geri gelmesi gereklidir. Şayet bu olmuyorsa, en kısa zamanda anne yerine geçecek bir kişinin temel bakım verme işlevlerini yürütmesi belirtilerin normale dönmesi için şarttır.

UZUN SÜRELİ ANNE YOKSUNLUĞU
Erken yaşlarda ailelerinden ayrı düşüp yetiştirme yurtlarında veya uzun süreli olarak hastanede kalan çocuklarda ortaya çıkan klinik bir tablodur. Çocuğun anne ya da anne yerine geçecek olan bir bakım verenden mahrum olması durumunda, ruhsal ve fiziksel gelişimi için gerekli olan şefkat ve ilgiyi alamaması nedeniyle ortaya çıkar.

Bu çocuklar; uyaranlara karşı geç tepki verirler, çevreye karşı ilgisizdirler, kendi kendilerine uyaran verebilmek adına, oturdukları yerde sallanma, kafa sallama hatta geviş getirme davranışları sık görülür ve parmak emerler. Normal zekada doğsalar bile, uyaran yoksunluğuna bağlı olarak zekaları gelişemeyip, akranlarının gerisinde kalır. Büyümeleri yavaştır, fiziksel ve ruhsal gelişim dönemleri açısından da akranlarına göre geride kalırlar. Hastalanma ve ölüm oranları diğer çocuklara göre daha yüksektir.

Bu belirtilerin düzelmesi için anne yerine geçecek bir kişinin çocuğun temel ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Ancak, bahsettiğimiz tablo yerleştiyse, eksik olan temel bakım yerine konsa da, çocuk fiziksel ve zihinsel gelişme açısından akranlarının düzeyini tam olarak yakalayamayabilir. Çünkü, zihinsel ve fiziksel gelişme için en temel olan ilk birkaç yıl süresince çocuk temel bakımdan mahrum kalmıştır.

Özetle; bu gibi tablolar küçük yaşlardan itibaren sağlıklı bir bağlanmaya evrimsel açıdan da ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteren hazin vakalardır. Ancak çok erken dönemde müdahale edildiğinde olumlu sonuçlar alınabilir.

ANNENİN DEPRESYONUNUN FATURASINI ÇOCUK ÖDÜYOR!
Anne depresyondaysa, annenin bebekle olan ilişkisi de sorunlu oluyor ve annenin depresyonu çocuğa geçebiliyor. Üstelik, 0-2 yaş çok kritik bir dönem, çünkü harddiske bütün programlar yükleniyor ve bunların çoğu da yeniden yükleyebileceğiniz ya da çıkartabileceğiniz bilgiler değil. O açıdan da ilk iki yıl çok önemli, çünkü beyin gelişimi bu sırada tamamlanıyor.

Sonuç itibariyle, hamileliğin kendisi, doğumun kendisi, bebek bakımı bunlar yeterince zor işler. Yine de annelik desteklendiği sürece, aslında hem anne hem de bebek için keyifli ve doyurucu bir süreç yaşanabilir. Yeter ki, dengeler sağlıklı kurulabilsin.

ZOR BEBEK MESELESİ…
Öte yandan, anne depresyondaysa, çocuk iyice huysuzlanır. İşler iyice sarpa sarar ve böylece bir kısır döngü oluşur. Üstelik, her annenin kendi bebekliğinden getirdiği bir bağlanma yani diğer insanlarla ilişki kurma şekli vardır. Ve kendi bebekliğimizde, annemizle olan ilişkimizden öğrendiğimiz ilişki kurma şeklimiz, hayat boyu aynı şekilde devam eder. Bunun da oranı üçte iki oranında güvenli bağlanma, üçte biri de güvensiz bağlanma dediğimiz şekilde gerçekleşir. Ve annesiyle güvensiz bağlanma yaşayan bebekler; endişeli, öyle mi böyle mi şeklinde ikircikli ve çekingen özellikler gösteren bebekleri oluşturur. Bu özellikler ve ilişki kurma şekli bebeklik döneminde böylece kazanıldıktan sonra da hayat boyu devam eder. Anneyle bebekken güven ilişkisi kuramamış, üçte biri oluşturan bu bebeklerin büyüdüklerinde anne olduklarını düşünelim: Bu durum bebeğe de aynı şekilde yansır ve bebek depresyonu dediğimiz ve bütün dünyada giderek daha da ilgi gören bir konu gündeme gelir. Zaten nasıl bir bebeklik geçirdiğimiz hayatımızın her aşaması için çok belirleyicidir.

BEBEĞİM DİŞ ÇIKARIYOR!


Her ne kadar ilk diş genelde 6. aydan, hatta bazen bir yaştan sonra çıksa da 2. aydan itibaren görülmesi mümkündür. Ender olarak bazen bebekler bir veya daha fazla diş ile doğabilir. Çok sallanıyorlarsa bunların çekilmesi gerekir, çünkü onları yutma olasılığı vardır veya emzirme esnasında sorun teşkil edebilir. Genelde ilk çıkan diş ön taraftandır. Diş, diş etine yaklaştıkça o bölgede kızarıklık, şişlik, hassasiyet görülebilir. Hatta bazen dişin çıkacağı bölgede ufak sıvı ile dolu bir oluşum da gelişebilir. Bu kistik yapılar genelde zararsızdır ve özel bir girişime gerek yoktur. 20 adet süt dişinin tamamının çıkması genelde 3 yaşına doğru olur. Kalıcı dişler 6 yaş civarında çıkar.

DİŞ ÇIKARMA BELİRTİLERİ
* Artan tükürük
* Uyku düzensizliği
* İştahsızlık
* Gelen giden huzursuzluk
* Ellerini ısırması
* Ağız çevresinde hafif döküntü
Şu belirtilerin ise diş çıkarma ile ilgili olduğu henüz ispatlanmamıştır:
* Ateş
* İshal
* Sürekli huzursuzluk
* Vücutta cilt döküntüsü

BEBEKLER DİŞ ÇIKARIRKEN... -
Sağlıklı bebeklerin dişleri ortalama 6-7 aylıkken çıkmaya başlar. Diş çıkartma 3-4 aylıkken de çıkabildiği gibi, 12-16 ayı da bulabilir. Bu kalıtım ile anne ve babadan geçe bilen bir özelliktir. Dişlerin tamamlanması genellikle 27-29 aya kadar sürer.

- Diş çıkarma belirtileri ve şiddeti bebekten bebeğe değişmekle birlikte diş çıkartırken; ishal, ateş, huzursuzluk, uykusuzluk, ağızda tükrük üretiminin artması, kulaklarını çekiştirme, beslenmeyi istememe, kilo alımının yavaşlaması görülebilir. Diş çıkartma belirtileri yukarıda sayılanların bir veya birkaçı ile birlikte diş etlerinde kabarma-şişme ve sonrasında dişin uç vererek görünmesidir.

- Bebeğin bu dönemi rahat geçirebilmeleri için aileler şunları yapabilirler:

• Bebeğinize çiğneyecek bir şeyler verin. Bebeğin çiğneyerek diş etlerini kaşıyabileceği, özellikle soğuk (soğuk bir muz veya havuç, lastik bir diş halkası v.s) şeyler verilebilir. Bebeğinize çiğnemesi için bir şey verdiğiniz zaman akciğerlerine kaçırmaması için mutlaka yanında bulunun ve oturur pozisyonda olmasını sağlayın.
• Bebeğinizin diş etlerine temiz ve soğuk bezle masaj yapın.
• Diş etlerini hafifçe uyuşturmak için doktor önerisiyle verilen diş jellerinden beslenme önceleri diş etlerine sürün.
• Diş kaşıyıcı seçerken ürünün plastik ve boyalı olmamasına dikkat edin.
- Diğer önlemlerle beraber bebeğinizin çok sıkıntısı varsa, parasetamol vermek için doktorunuza danışın.

- Bebeğinizin ateşi 38 derece ve üstündeyse ve/veya ishali varsa, beraberinde diş de çıkartıyor olsa da doktorunuza danışın. İshal, ateş gibi belirtiler diş çıkartma ile aynı anda başlamış farklı bir hastalığın belirtileri olabilir. Bebekler diş çıkartırken hastalıklara daha yatkın olurlar ve iyileşmeleri daha sorunlu olabilir.

19 Nisan 2009 Pazar

DOĞUM BAŞLADIĞINDA.....



Doğum sancılarınızın geldiğini hissettiğinizde hemen hemen bütün baba adayları gibi eşiniz de paniğe kapılacaktır. Düşünüldüğünde kaç baba adayı böyle bir olayı sık sık yaşamıştır ya da o an sakin kalmayı başarabilmiştir ki? Elbette ki eşiniz de birazdan onu adaylıktan çıkarıp, gerçek baba konumuna yükseltecek olan bebeğinizin doğumunda heyecanlanacaktır. Bu son derece normal bir duygu durumudur. Bütün mesele sizin de paniğe kapılmanıza yol açacak kadar ya da ortalığı karma karışık bir duruma getirerek işleri daha da zorlaştıracak kadar aşırı bir heyecan yaşamadan, kontrollü olmayı başarabilmesidir. Eşiniz, doğum süreciniz başladığında aslında pek çok nedenden dolayı heyecan yaşayacaktır. Örneğin;

Size olumsuz bir şey olmasından,
Bebeğinizin sağlıklı doğup doğmayacağından,
İşlerin ters gidebileceğinden,
Bebeğine karşı sevgi hissetmeyeceği gibi endişelerden dolayı ciddi olarak heyecanlanır ve korkar.
Baba kendini sakin tutmalı. Son yıllarda baba adayları da hamile olan eşleriyle birlikte pek çok bilgilendirme kurslarına katılmakta, hem hamilelik hem de doğumla ilgili gerekli bilgileri alabilmektedirler. Özellikle doğum süreciyle ilgili ciddi anlamda donanım kazanabildikleri için bu türde kursların büyük yararı vardır. Eşiyle birlikte hastaneye kadar olan yol arkadaşlığında neler yapabileceğinden, hazırlıksız yakalanılmış bir erken doğum başlangıcında nasıl davranması gerektiğine kadar her şeyi öğrenebildikleri bu kursların sonucunda baba adaylarının endişeleri belirgin şekilde azalmaktadır.
Bütün hamilelik sürecinizde eşiniz sizin en büyük destekçiniz olacaktır. İhtiyaç duyabileceğiniz her şeyi öğrenmesinin yanında, doğumunuza giderken bu malzemeleri hazırlamanız konusunda size destek olmalıdır. Şu bir gerçektir ki, doğumunuz başladığında sakin kalması gereken ilk kişi babadır. Hastaneye giderken önceden hazırladığınız eşyalarınızın takibini de eşiniz yapacağından, o an soğukkanlı olması çok önemlidir. Önerimiz böyle heyecanlı bir durum nedeniyle çıkılacak yolculukta, arabayı eşinizin kullanmaması yönündedir.

Bu süreçte anne adayı babaya nasıl destek olmalıdır?

Eşiniz kurslara gidip, yeterli derecede bilgi sahibi olsa da hamilelik ve doğum gibi özel bir süreçte, asıl sakin tarafın kendiniz olduğunu görebilirsiniz, çünkü kadınlar için bebeğin gelişi doğanın onlara verdiği doğurganlık hediyesidir. Hamileliğiniz sırasında yaşadığı fiziksel ve ruhsal değişimlerden dolayı, çevrenizden ve özelliklede eşinizden sonsuz bir anlayış beklersiniz. Eşiniz ise ürküten en önemli konu, ondan kendi duygu ve isteklerini geri plana atarak, size karşı daha duyarlı olmasını beklemenizdir. Oysa burada eşinize asıl yardımcı olacak kişi yine sizsinizdir. Her ne kadar hamileliğin verdiği yoğun hormonal dengesizlikler yaşıyor olsanız da, eşinizle her şeyi paylaşmanız ve tüm doktor kontrollerine birlikte gitmeniz, onu sürecin içine çekmeniz bakımından çok önemlidir.

18 Nisan 2009 Cumartesi

HAMİLELİKTE YÜZME


Hamileyken yüzen kadınların dikkat etmesi gerekenler. Gebelik ve yüzme. Yüzmek isteyen gebe kadınların mutlaka dikkat etmesi gereken hususlar..

Hamile kaldıktan sonra ilk defa yüzmeye girecek olanların çok daha fazla dikkatli olması gerekmektedir. Öncelikli olarak yüzmeye girmeden önce bedeni ısıtmak, yavaş yüzmek ve yavaş yavaş tempoyu arttırmak gerekir. Üç aylık gebeler için 20 dakika yüzmek yeterli olmaktadır. Aynı dönemde sabahın erken saatlerinde yüzmek, gebelikle ilgili kusma ve bulantıları en aza indirgeyebilir ve günü tamamıyla çok daha rahat geçirmenize yardımcı olabilmektedir. Sonraki üç aylık dönemdeyse su, eklem ve bağları destekleyip bel ve sırt ağrılarında azalma sağlar. Aynı dönemde, daha önceki yüzme alışkanlıklarına aynı şekilde değiştirilmeden devam edilebilir. Sonraki dönemlerdeyse yüzmeyi sürdürmekte herhangi bir sakınca olmamaktadır. Fakat bedeni fazla sıkmayan, hamilelere yönelik tasarlanmış mayoların kullanılması tavsiye edilir.


Hamile kadınlarda çok sık kramp girenlerin yüzerken suyun boy hizasını aşmamasına dikkat edilmelidir. Herhangi bir kramp ihtimaline karşı yardım alabilmek için hamilenin suda tek başına olmamasına da dikkat edilmesi gerekmektedir. Nefes tutarak çok uzun süreli dalışları hamilelerin yapmamaları gerekmektedir.

ZEYNEP KAYAKTA....


17 Nisan 2009 Cuma

KARDEŞ GELİNCE.....



Çocuklarda Kardeş Kıskançlığı




Kardeş kıskançlığı doğal bir duygu olup, şiddeti ve dışa vurumu her çocuğa göre farklılıklar gösterebilir. Kardeş kıskançlığı duygusuyla savaşmak yerine çocuğa bu duygusunu kabul edilebilir olduğu ve nasıl başedeceği öğretilebilir.

Tanım :

Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır.. Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az sevildiğini düşünmeye başlar.


Belirtiler:
*Kardeş kıskançlığı, kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı, öfke, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.
*Çocuk o güne kadar evde kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık anne babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.
* Kabus gördüklerini, çişlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme görülebilir.
* Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
*Evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.
*Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir. Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden ayrılmak istememesine neden olabilir.
*Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, "ondan nefret ediyorum" deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.
*Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama yaşanabilir.


Kıskançlıkla baş edebilme:

Sosyal ve ruhsal açıdan sağlıklı çocuklara sahip olmanın yolu birden çok çocuğa sahip olmaktır. Kardeşler arası kıskançlığı yok etmenin herhangi bir yolu yoktur ve tamamen ortadan kaldırılamaz, ancak hafifletilebilir. Bunun için doğumdan önce ve doğumdan sonra alınması gereken önlemler vardır.

Doğumdan Önce Yapılması Gerekenler


a.kıskançlığı en alt düzeyde tutmanın tek yolu, çocuk evin tek çocuğu konumundayken bütün istekleri yerine getirilmemelidir. Yani şımartılmamalıdır.İlgi ve sevgi normal bir seviyede tutulursa kardeşin gelişiyle de çocuk aşırı kıskançlık durumları yaşamayacaktır.


b.Çocuk, psikolojik olarak kardeşinin gelişine hazırlanmalı ve aileye katılacak ikinci çocukla ilgili bilgiler verilmelidir. Daha bebek gelmeden çocuğun ruhunda kardeşine karşı sevgi oluşması sağlanabilir.


c.Çocuğu bebeğin gelişine hazırlarken kaygılı olunmamalıdır.Bazen ana babalar öyle kaygılanır ki, sanki her şeyin sonu olacaktır ve bu kaygılarını çocuğu da yansıtırlar."Sakın kardeşini kıskanma", "Kardeşini kıskanırsan Allah seni cezalandırır","hiç korkma, seni de kardeşin kadar seveceğiz","Ona ne alırsak,aynısın sana da alacağız" gibi ifadeler çocuğu daha da kaygılandırır.


d.Bebekle ilgili yapılan hazırlıklarda abartıya kaçmamak gerekir.


Doğumdan Sonra Yapılması Gerekenler


• a.Anne bebekle ilgilenirken büyük çocuğu tamamen ilgiden mahrum etmemelidir.


• b.Anne- baba çocuğa olan sevgisini sözlerden ziyade davranışlarıyla göstermelidir.


• c. Çocuğun yanında bebeğe aşırı sevgi gösterilerinden kaçınılmalıdır.


• d.Büyükanne/baba ve misafirler daha çok bebekle ilgilenirler. Gerekirse büyük çocukla ilgilenmeleri için uyarılmalıdır.


• f.Bebeğin uyuduğu ortamda gürültü çıkarttığı için sert tepkide bulunmak, çocuğun kıskançlığını arttıracaktır. Sert tepki ve ceza yerine daha sakin ifadelerle uyarılmalıdır.


• g.Bebeğe zarar verir endişesiyle çocuk,devamlı bebekten uzaklaştırılmaya çalıştırılmamalıdır.Zarar verici davranışlara yöneldiği hissedildiğinde uyarılmalıdır;ancak uyarının boyutu kabul edilebilir düzeyde olmalıdır.


h.Kardeşler arası kıyaslamalar asla yapılmamalıdır.Çünkü her biri ayrı yetenek ve ilgiye sahiptir.


• ı.Hamilelikten önce çocuk ana-babasının yanında yatarken,hamilelikle beraber çocuğu başka bir odada yatırmak yanlış bir davranıştır.Ayrıca kendi odasında yatan çocuğu, bebeğin doğumundan sonra kıskanmasın diye, ana-babasının odasına almak da doğru bir davranış değildir.


• i.Bebeğin bakımıyla ilgili işlerde büyük kardeşin yardım etmesi sağlanabilir.Çocuk verilen görevi yerine getirdikten sonra övücü sözlerle ödüllendirilebilir.Bu tür etkinlikler zamanla alışkanlık haline getirilirse, çocukta kıskançlık yerine koruyuculuk duygularının gelişmesini sağlar.


j.Aile içinde işbirliğine önem verilmeli.Çocukların ilgi ve yeteneklerine göre ayrı ayrı sorumluluklar verilmeli.Değerlendirmede çabaya önem verilmeli.


• k.Çocuğun duygularıyla yüzleşmesi sağlanırsa fiziksel şiddet içeren davranışlar yok olabilir.Örneğin çocuk büyük ise,kardeşi hakkındaki duygularını açığa çıkarmasına etkin dinlemeyle yardım edilebilir.


• Kıskançlıktan dolayın kötü bir çocuk olmadığı mesajı verilmelidir.Aksi takdirde çocuk kendini suçlu hissedecektir.


• Kısacası, çocuk aileye yeni katılan kardeşinden önce nasıl bir konumda ise, kardeş geldikten sonra da bu konumu çok az değişiklikle aynen korunmalı.


Kaynak:
Çetin ÖZBEY; 'Çocuk Sorunlarına Yapıcı Çözümler'

BEBEK DOĞUM KAYIT İŞLEMLERİ


1587 sayılı Nüfus Kanununun 74.maddesi uyarınca, Türk vatandaşlarının doğan çocuklarını 30 gün içerisinde Türkiye'de kayıtlı bulundukları nüfus
müdürlüklerine bildirmeleri gerekmektedir. Bu süre geçirildiği
takdirde Nüfus kanununun 52.maddesi uyarınca para cezası
uygulanır. Yurt dışında doğan çocukların nüfusa kayıt işlemleri,
vatandaşların bağlı bulundukları Başkonsolosluklar veya
Konsolosluk şubeleri aracılığıyla yaptırılabilir. Söz konusu
işlem yaptırılmadığı takdirde, çocuklar Türk vatandaşı
sayılmamakta ve miras işlemlerinden yararlanamamaktadırlar.
Ayrıca Türkiye'yi ziyaretleri sırasında yabancı vatandaş
muamelesi görmektedirler. Fevkalade durumda uluslararası doğum
belgesi ile baba veya kanuni vekili Türkiye'de bağlı
bulundukları Nüfus Müdürlüklerine başvurarak nüfusa tescil
işlemini yaptırabilir.
Yabancılarla evli Türk vatandaşlarının çocuklarına eşiyle
anlaşarak biri Türk, diğeri yabancı olmak üzere çift isim
koyabilirler. Sadece yabancı isim konulduğu takdirde, nüfus
müdürlüğünün, ismin değiştirilmesi için ikaz etme yetkisi
vardır.
Ana ve baba ayrı dinlerde ise, aralarında bir anlaşmaya vararak
çocuğun dini konusunda karar vermeleri gerekmektedir.
Anlaşamazlarsa babanın oyu geçerlidir.
Ayrıca, çocuk 18 yaşını doldurması halinde kendi dinini ve
vatandaşlığını seçme hakkına sahiptir.
Doğum Tescili için Gereken Belgeler
İkametgahı, bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne uzak olan
vatandaşlarının yeni doğan çocuklarının, aşağıda belirtilen
belgelerin gönderilmesi durumunda, posta ile nüfusa kaydı
yapılmaktadır. Ancak genel uygulama, anne babanın yaşadığı
yerdeki nüfus müdürlüğünden bağlı bulundukları nüfus
müdürlüklerine faks yoluyla kayıt yapılması daha sonra posta
yoluyla evrakların takibi şeklindedir.

1-Anne veya babanın nüfus cüzdanları.

2-Evlenme cüzdanı,

3-Çocuğun doğum belgesi,

4-İşlem ve posta ücreti,

5-Anne veya babadan birisinin direkt başvurusu.

DOĞUM SIRASINDA NEFES TEKNİKLERİ



Normal doğum esnasında “ıkınırken” güçlü bir nefese ve güçlü karın kaslarına ihtiyaç
duyacaksınız. Aşağıdaki yazıda kasılmalar esnasında bebeğinize
maksimum oksijen gitmesi için yapmanız gerekenleri bulacaksınız.
Doğum eyleminde uygulayacağınız doğru nefes alma-verme
tekniklerini gebelik döneminizde ne kadar sık uygularsanız bu
teknikleri o kadar iyi öğrenirsiniz.
Doğum eylemi esnasında doğru nefes alıp verme iki açıdan
önemlidir: doğum eyleminde belli aralıklarla gelen uterus
kasılmaları esnasında bebeğinize giden kan akımı nispi olarak
azalır. Bu fizyolojik, yani normal bir durumdur. Siz bu esnada
derin bir nefes aldığınızda kanınıza normal bir nefeste
geçtiğinden daha fazla oksijen geçer ve bu ek oksijen kasılmalar
esnasında bebeğinizin oksijensiz kalmasını önler.
Doğru nefes alıp vermenin diğer bir önemi de şudur: kasılmalar
esnasında duyacağınız muhtemel ağrı, zihinsel olarak daha çok
doğru nefes alıp vermeye odaklanmış olmanız nedeniyle daha hafif
olarak algılanacaktır.
Alıştırmalar:Gevşeme: Yere yatın ve dizlerinizi bükün. Vücudunuzdaki bütün kasları bilinçli bir şekilde teker teker gevşetin. Bunun ne
kadar zor olduğunu denedikçe göreceksiniz. Tüm kaslarınızı
gevşettiğinizi düşündüğünüzde bile tekrar yaptığınız bir
kontrolde bazı kaslarınızın halen kasılı olduğunu
görebilirsiniz. Tümüyle gevşemiş olmaya özen gösterin.
Derin nefes alma-verme: Tümüyle gevşediğinizden eminseniz sanki
45-50 saniye süren bir kasılmanız varmış gibi hissetmeye
çalışın. Burnunuzdan (eğer burun tıkanıklığınız varsa
ağzınızdan) içinize mümkün olduğunca ve yavaş yavaş derin bir
nefes çekin, bu nefesi yine yavaş yavaş ağzınızdan dışarı verin.
Bu esnada bütün kaslarınızın gevşek olduğunu tekrar kontrol
edin. Kafanızda canlandırdığınız kasılmalar devam ettikçe bu
işleme devam edin.
Dikkat: Nefes alıp verme işlemini çok hızlı yaparsanız,
kanınızdaki karbondioksit hızlı bir şekilde azalabilir, bu da
geçici bilinç kaybına kadar gidebilen durumlara yol açabilir, bu
nedenle derin nefes alma işlemini yavaş yavaş uygulayın. 45-50
saniye süren bir kasılmada 5-7 adet nefes alma-verme uygundur.
Karından nefes alma tekniği: Bu egzersiz karın kaslarınızın
gevşemesine yardımcı olduğu gibi, kasılı kasların uterus üzerine
gereksiz baskı yapmasını engeller:
Yere uzanın ve ellerinizi karnınızın üzerine yerleştirin. Derin
bir nefes alarak karnınızın “şişmesini” sağlayın. İçinizden beşe
kadar saydığınız sürede bu pozisyonu koruyun. Nefesi ağzınızdan
verin ve bu işlemi 4-5 kez tekrarlayın.

ŞEKER AĞACI

16 Nisan 2009 Perşembe

BEBEKLER İÇİN OTO KOLTUĞU NASIL OLMALIDIR?




Bir oto koltuğu almak, bebeğiniz için ilk alışverişinizi yaparken aklınızda olmayabilir, ama kesinlikle en önemli ihtiyaçlardan birisidir. Bebeğiniz doğumhaneden çıktığı andan itibaren arabaya bindiği her an onu güvenli bir koltukla taşımanız gerekir.
Bir oto koltuğu almak, bebeğinizin güvenliği konusunda yapabileceğiniz sadece ilk adımdır, ama önemli olan bir diğer konu da oto koltuğunu arabanıza doğru bir şekilde yerleştirmeniz olacaktır. Yapılan araştırmalara göre; oto koltuklarının %85’i doğru

yerleştirilmemektedir. Bu yüzden kullanım talimatının iyi okunması gerekir. Oto koltuğu aracın koltuğuna mümkün olduğunca sıkı bir şekilde yerleştirilmelidir. Bir kez yerleştirildikten sonra, koltuğu mümkün olduğunca yerinden oynatmamak gerekir.
Koltuğa bebeğinizi oturttuktan sonra oto koltuğunun emniyet kemerleri omuzlarından ve omuzlarının altından bebeğinizi kavramalıdır. Emniyet kemerleri rahat ve düzgün bir şekilde durmalıdır.

Oto Koltuğuyla İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar:

Yolculuğunuz çok kısa bile olsa her zaman oto koltuğunuzu kullanın.
Oto koltuğunu arabaya doğru biçimde yerleştirmek için kullanım kılavuzundaki talimatları iyi bir şekilde okuyun.
Alacağınız oto koltuğunun arabanızın koltuğuyla uyumlu olup olmadığını kontrol edin.
Oto koltuğunuzun test edilmiş ve standartlara uygun olmasına dikkat edin.
Her araba yolculuğundan önce oto koltuğunun iyi bir şekilde yerleşip yerleşmediğinden emin olun.
6 yıldan daha eski bir oto koltuğunu değiştirin. 10 yıl ve daha fazla eski olanlarını kullanmayın.
Araba hareket halindeyken bebeğinizi koltuktan çıkarmaya çalışmayın.
En az 1 yaşına kadar ve 9 kg ye ulaşıncaya kadar bebeğinizi yüzü arkaya dönük biçimde 45° lik açıyla oturtmalısınız. Bebek 1 yaşın altındayken; kemikleri, yüzü öne dönük pozisyonda omuriliği korumak için yeterince güçlü değildir. Ama bebek 1 yaş civarındayken, kemikler güçlenmeye başlar ve bebek daha az incinir.
5 nokta kemer sistemi en iyi korumayı sağlar, çünkü kemerler bebeğin hem omuzlarından hem de kalçasından tutacak şekilde kavrar. Kemer en iyi korumayı sağlamak için rahat biçimde durmalıdır, bebeğinizi çok sıkmamalıdır.
Oto Koltuğu Alırken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Bebek mağazalarında çok çeşitli oto koltukları olduğundan dolayı, anne babalar hangisini alacaklarına karar verirken büyük bir sıkıntı çekiyorlar. Çünkü, doğal olarak bebeklerine maksimum korumayı verecek olan ürünü almak istiyorlar.

Bebeğinizin yaşına ve ağırlığına göre 5 çeşit oto koltuğu vardır.

1 ) 0 – 9 kilo arasındaki bebekler için:

Sadece yüzü arka koltuğa dönük şekilde kullanılır.
Bebeklerin kemiklerinin gelişimi henüz tamamlanmadığı için yatar pozisyonda kullanılmalıdır.
Yüzü arkaya dönük biçimdeyken omuzlarından ve omuzlarının altından geçen emniyet kemerleri vardır.
Taşınabilir parçaları ve elde taşımak için bir sapı olan modelleri de mevcuttur. (Arabayı kullanırken taşıma sapının aşağıda ve kilitli pozisyonda tutulması gerekir.)
2 ) 10 – 18 kilo arasındaki küçük çocuklar için:

Yaş olarak yaklaşık 8 aylıktan 4 yaşına kadar küçük çocuklar için kullanılabilir. Bu yaşlardaki çocuklar oturabilir, ama güvenli oturma yüzeyine ihtiyaç duyar, bu nedenle bu koltuklara çocuk güvenlik koltuğu denir.
Yüzünü öne dönük olarak kullanmaya başladığınızda, kemerleri yukarı hareket ettiren kuvvetlendirilmiş delikleri vardır.
Çocuğunuzu 18 kg ye ve 90cm oluncaya kadar yüzü öne dönük kullanımda korur.
3 ) 15 – 25 kilo arasındaki çocuklar için:

Yaklaşık 3 – 7 yaş arası çocuklar için kullanılabilir.
Bu yaşlardaki çocuk serbestçe oturtulabilir, ancak yetişkinler için düşünülmüş emniyet kemeri, tek başına çocuk için gerekli, güvenceli yolculuğu sağlamaz. Bu nedenle çocuk güvenlik koltuğuna ihtiyacı vardır.
4 ) 22 – 36 kilo arasındaki çocuklar için:

Yaklaşık 6 – 12 arası çocuklar için kullanılabilir.
Yetişkinler için tasarlanan emniyet kemeri yalnız başına gerekli güvenli yolculuğu sağlamaz. Bu nedenle çocuk güvenlik koltuğuna ihtiyacı vardır.
5 ) Booster koltukları:

Sadece yetişkin kucağındayken ve omuz kemeri ile kullanılır.
Çocuk 18 kg civarındayken ve 36 kg ye gelene kadar kullanılır.
kaynak: bebekbilgi.com

DOĞUM FOTOĞRAFI

DOĞUM FOTOĞRAFI


Bir bebeğin dünyaya ilk merhaba dediği an! Ne muhteşem değil mi?

14 Nisan 2009 Salı

BEBEK BEZİ PASTASI


Arkadaşım imla için hazırlanan bir bebek bezinden hazırlanmış pasta....

çin takvimi


Çin Takvimi ile cinsiyet tahmini ve doğacak çocuğun cinsiyetini önceden belirleme ( çin takvimi ile cinsiyet belirleme) isteği neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Bu amaçla pek çok değişik teori ileri sürülmüş, bebeğin cinsiyetini kesin tespit ettiği iddia edilen pek çok yöntem ve bilgi yumağı ortaya atılmıştır. Bu cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan yöntemlerden tüm dünyada en çok bilineni eski Çin Takvimi dir. Kaynağı kesin olarak bilinmeyen bu çin takvimi 700 yıl öne dönemin çinli astroloji bilginlerinden biri tarafından çizildiği sanılmaktadır. Çin takvimi kullanarak uzak doğu halkları asırlardır bebeğin cinsiyetini erkek veya kız olarak belirlemeye çalışmışlardır.Tablonun orijinali halen Pekin Bilim Enstitüsünde saklanmaktadır.


Çin takviminde var olan tabloya göre bebeğin cinsiyetini saptamak için annenin hamile kaldığı yaşı ve ayı mutlaka bilmek yeterlidir. Bu şekilde bebeğin cinsiyeti çok büyük olasılıkla saptanabilir. Faka burada yaş hesaplanırken dikkat edilmesi gereken husus tablodaki aylar ve yaş Çin Ay Takvimi ne göre hesaplanmalıdır (gerçek yaşınızdan yaklaşık 2 yıl daha fazla). Eski Çinliler cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan “ÇİN TAKVİMİ” nin %99 oranında başarılı olduğunu iddia etmektedirler.

Tüm cinsiyet tahmin yöntemleri gibi Çin Takvimi nin de maalesef bilimsel hiçbir değeri yoktur. Doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyen babadan gelen spermin taşıdığı X ya da Y kromozomudur ve hangi kromozomu taşıyan spermin yumurtayı dölleyeceği tamamen tesadüfe bağlıdır. Cinsiyetin belirlenmesi aslında bir çeşit yazı-tura atmaya benzetilebilir. Fakat her ne olursa olsun doğacak bebeğinizin cinsiyetini tahmin etmeye çalışmak ve bu tahmini “çin takvimi” kullanatak yapmak son derece eğlencelidir. Bu nedenle siz de bu tabloyu , çin takvimi ni eğlenmek amacıyla kullanabilirsiniz. Kimbilir belki sizin için de Çin Takvimi işe yarar ve çin takvimi ile kız bebek veya çin takvimi ile erkek bebek tahmininde bulunabilirsiniz. Çin Takvimi ‘nde bebeğin cinsiyeti sizin yaşınız ve gebe kaldığınız ay ilişkilidir. Çin takvimi ile cinsiyet belirlemek için yaşınızı “çin ay takvimine” göre hesaplamayı unutmayı. (yukarıda belirtilmiştir.) Hadi bakalım.. KIZ mı olsun yoksa ERKEK mi??21 yaşında kız çocuk olasılığı fazla, Çin Takvimine göre, annenin yaşının hamile kalınan ayla kesiştiği nokta bebeğin cinsiyetini ortaya çıkarıyor 30 yaşındaki bir anne adayının mart ve mayısta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti kız, diğer tüm aylarda ise erkek olurken, 21 yaşındaki anne adayının ocakta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti erkek, diğer tüm aylarda kız oluyor.

13 Nisan 2009 Pazartesi

HAMİLELİK DÖNEMİ PSİKOLOJİK BOYUT


HAMİLELİK DÖNEMİ
PSİKOLOJİK BOYUT

Hamilelik kendi içinde bir değişim dönemidir. Aileye yeni katılacak olan bireye ve çiftin yeni rolüne (anne-baba) hazırlanılan bir süreçtir. Eğer çift ilk kez çocuk sahibi oluyorsa, bu dönem evli olmaktan, evli ve çocuklu olmaya atılan bir adımdır. Çiftler anne-baba olarak yeni sosyal rollerine bu süreçte hazırlanıyorlar. Tüm bu değişimlerden hem anne hem de baba adayları etkilenir. Baba adaylarından farklı olarak, anne adayları hamilelik sürecinde önemli fizyolojik değişimler yaşarlar. Bu değişimler de, onların psikolojilerini direkt olarak etkiler.
Anne Adaylarının Yaşadığı Psikolojik Değişimler Şunlardır:

1.Duygusal iniş-çıkışları: Anne adaylarının aniden parlaması, normalde ağlamadığı şeylere ağlaması, alınganlık göstermesi, bir iyi bir kötü hissetmesi gibi durumlardır. Etrafındaki insanlar tarafından bu durum kolay anlaşılamayabilir. Tüm bunlar anne adaylarının vücudundaki değişimlere hormon seviyesine, vücut ağırlığı ve şekline verdiği tepkilerdir.

2.Yeni bir beden: Hamilelikte alınan kilolarla birlikte kadının beden imajı da değişir. Normalde giydiği kıyafetleri giyemez. Gözüne pek de estetik gelmeyen birkaç hamilelik kıyafetini sıraya koyarak giyer. Normalde çok sık gideceği bir ortama çok daha içine sinmeyen bir kıyafetle ve kendini şişman hissederek gitmek zorundadır. Anne olacağı için tam bir kadındır ama görüntüsünden dolayı seksi, çekici ya da “dişi” hissetmez.
Kadının yeni bedenini, kilolarını, şişen yüzünü, elini, ayağını kabul etmesi kolay olmayabilir. Bir daha eski bedenine geri dönememe korkuları yaşayabilirler.

3.Cinsel hayatın ilişkilerdeki yeri: Kadının değişen vücut imajını kabullenmemesi cinsellikten kaçmasına yol açabilir. Kendini şişman, ya da daha az dişi bulan kadın, partnerinin, onu çekici bulmayacağı endişesi taşıyacağından cinsel hayattan uzak durmaya çalışabilir. Cinsel hayatı sekteye uğratabilecek bir diğer konu, cinsellik yaşamının bebeğe bir zarar verip vermeyeceğidir. Birçok çift bu konu sebeple cinsel aktivitelerini durdurmaya ya da azaltma yoluna giderler. Bu konuda endişelenmek yerine, jinekologlarının önerilerini dinlemek yerinde olacaktır.

4.Yaşam şekli değişir: Hamilelik kadının yaşam şeklinin de değiştiği bir dönemdir. Eskisi kadar yoğun ve yorucu şekilde çalışamaz. Hareketleri çok daha kısıtlı olacaktır. Uyurken bile istediği pozisyonda yatamaz. Bu değişiklikler kimi anne adaylarında çökkün ruh haline ve kaygıya yol açabilir. Özellikle bebek büyüdükçe, anne adayı işini istediği gibi yapamamaktan şikayetçi olacaktır.

5.Uyku düzeninin bozulması: Hamilelik, özellikle de son ayları, uyku düzeninin bozulduğu, anne adayının sık sık uyandığı, istediği pozisyonda yatamadığı bir dönemdir. Uykusunda bu sebepten yorgunluk, gerginlik, irritasyon hisleri yaşayabilirler.

6.Beni ne bekliyor? Belirsizlik....: Hamilelikte en çok kaygı yaratan konu doğacak olan bebek hakkında yaşanan belirsizliktir. Nasıl bir doğum olacak? Bebek sağlıklı olacak mı? Ben nasıl bir anne olacağım? gibi sorular anne adayının aklında döner durur. Bebek doğmadan bu tip sorular tam olarak cevaplanamadığı için hamilelik dönemi çok yoğun kaygıların ve de depresyonun yaşanılabileceği bir dönemdir. Bu durum, anne adayının kişilik yapısına göre şekil alır. Normalde kuruntulu bir kadın, hamilelik döneminde yaşanan bir takım belirsizliklerden dolayı daha da kaygılı hale gelebilir. Diğer bir önemli kaygı kaynağı daha önce yaşanan düşüklerdir. Eğer anne adayı daha önce bir düşük yaşadıysa, şimdiki bebeğin sağlığı ile ilgili yoğun kaygıları ya da yerli yersiz suçluluk duyguları taşıyabilir. Bebeğe zarar vermemek adına kendini aşırı kontrol altında tutmaya çalışıp, dönemi biraz daha zorlaştırabilir. (örneğin; “hiç merdiven çıkmamalıyım” gibi)

7.Kendini güçlü hissetmek: Anneliği deneyimlemeye hazır birçok kadının, hamileliğinin özellikle 2. trimester aşamasında yaşadığı önemli bir duygu, kendisini güçlü, kendine güvenir ve iç huzurunun yüksek şekilde hissetmesidir. 2. trimesterde vücut imajı henüz değişmemiştir ve anne adayı, dünyaya bir çocuk getirebiliyor olmanın gücünü, bütünlüğünü ve güzelliğini hisseder.

8.Konsantrasyon düşüklüğü: Anne adayının odağı bebek ve hamilelik süreci olduğunda, ilgilendiği diğer meseleler (iş, arkadaş, ilişkileri) daha ikincil düzeyde kalabilir. Çalışan anne adayı işine daha az ilgi duyabilir ve motivasyonu, yaşadığı fiziksel zorlanmalar yüzünden de, daha düşük olabilir. Bu durum da yaptığı işe konsantre olmasını güçleştirebilir.

Bu Değişikliklerle Başa Çıkmanın Yolları

- Hamilelik döneminde yaşanan fizyolojik değişimler ve bunların etkileri konusunda tıbbi bilgiler almak ve her dönemde anne adayını neyin beklediğini bilmek
- Diğer hamile ya da yeni doğum yapmış annelerle görüşmek, onlarla deneyimlerini paylaşmak
- Anne adayının kendi alie çevresinde (anne, kardeş, eş) destek alması. Kendi annesinin hamileliği nasıl geçirdiğini anlatması.
- Annenin Değişen Vücut İmajının Kabullenmesi
-Anne-baba adaylarını kendi kaygılarını açıkça konuşmaları, paylaşmaları. Kaygılar ortadan kalkmasa bile paylaşmak çiftleri rahatlatacaktır.
-Baba adayının, anne adayının yaşadığı psikolojik değişimlerinin önemli bir bölümünün fizyolojik kaynaklı olduğunu unutmaması. Duygu değişimleri ve hassasiyet konusunda eşine anlayışlı olması.
-Bebekle birlikte hayatlarının nasıl olacağının çift tarafından hayal edilmesi, konuşulması, anne-baba rollerinin belirginleştirilmesi.
-Hiçbir anne-babanın mükemmel olmadığının, her anne-baba’nın acemilik devri yaşadığının, her anne-baba’nın hata yaptığının çiftler tarafından sık sık hatırlanmaması.

Tüm değişimlerine rağmen hamilelik çok özel bir dönem. İçerde büyüyen bebeğin kalp sesini duymak, ultrasondaki görüntüsünde parmağını emdiğini fark etmek çok büyüleyici. Bu yüzden 9 ay sürecek bu dönemin neden keyfi çıkmasın?

KLİNİK PSİKOLOG
GONCA ŞENSÖZEN
www.goncasensozen.com

ARTİST YEĞENİM ZEYNEP

10 Nisan 2009 Cuma


HAMİLELİĞİ MUTLU GEÇİRMENİN YOLLARI
Hamilelik bir değişim dönemidir. Anne adayının bedeni değişir, çiftin yaşam şekli değişir, evin en azından bir odası değişir, konuşulan konular değişir, öncelikler değişir. Değişim fizyolojik, psikolojik ve aile-içi iletişimi farklılaştıran türdendir.
Bazı çiftler bu tip değişimleri korku, kaygı ya da zorluklarla karşılama eğiliminde olabilirler ve bu sebeple, hamileliği sadece atlatılması gereken bir dönem gibi algılayabilirler. Hâlbuki bu dönem, anne adayının anneliğe hazırlanmasına yardımcı olan çok önemli ve kıymetli bir dönemdir. Bunu en iyi ve mutlu şekilde yaşamak, anne ve bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığı için çok önemlidir.

Hamileliği mutlu ve keyifli geçirmek için neler yapabilirsiniz?

Kadın olmanın, hatta doğurgan bir kadın olmanın keyfini farkına varın ve bu keyfi mümkün olduğunca yaşamaya çalışın. Unutmayın sınırsız zamanınız yok. Bu, maksimum 9 aylık bir keyif!
Tam bir aile oluşturduğunuzu fark edin. Bu, ele aldığınız bir projeyi geliştirmek ya da büyütmek demektir. Bu gelişimin keyfini çıkarın.

Vücudunuzdaki değişimlere karşı duyarlı olun. Aslında her bir değişim, yeni bir canlının dünyaya gelmesi için doğanın size verdiği destektir. Desteklendiğinizi hissedin.

Eşinizle, geleceğe ait yeni planlar yapmanın keyfini yaşayın. Aynı zamanda eşinizle en büyük ortaklığınızın keyfini yaşayın.

Doğacak bebek hakkında hayaller kurun. Hoşunuza giden bebek mağazalarını gezin, ona neler almak isteyebileceğinizi düşünün.

Bebeğinizin, büyüdüğü zamanları hayal edin. Onun, yetişkin olmasından nasıl bir haz alırsınız?

Gebelikle ilgili sıkıntılar yaşadığınızda, bu dönemin sonsuza kadar sürmeyeceğini, birkaç aydan ibaret olduğunu kendinize hatırlatın.

Aile büyüklerinden (anne, kayınvalide, abla gibi) destek alın. Talepleriniz olduğunda, bunu onlara açıkça iletin.

Hamilelik dönemi hakkında bilgi sahibi olun. Doktor kontrollerine düzenli olarak gidin. Bilgi edinmek sizi rahatlatıyorsa, gebelik kursları, internet ve diğer kaynaklardan bu dönemle ilgili bilgi sahibi olun. Bazı kişiler bir sürecin detaylarını bilmezlerse daha rahat ederler. Kendinizde böyle bir eğilim görüyorsanız, merak ettiğiniz kadarını öğrenin. Başka hamile kadınlar bu konuda daha fazla bilgi sahibi diye siz de bunu yapmak zorunda değilsiniz.

Kendinizi arkadaşlarınızdan, sosyal çevrenizden uzak tutmayın. Unutmayın siz hasta ya da yaşlı değilsiniz. Sadece hamilesiniz.

Uyku ve yeme düzeninize dikkat edin. Hamilelikte uyku düzeniniz bozulabilir. Eğer bozulursa uyumadan önce sizi rahatlatacak şeyler yapın. Duş almak, kafanızı rahatlatacak bir şeyler okumak, eşinizle konuşmak bunlardan biri olabilir.

Hayatınızda çok büyük değişiklikler yapmamaya çalışın. Bebek zaten başlı başına büyük bir değişimdir. Böyle büyük bir değişime hazırlanırken, iş değişikliği, ev değişikliği gibi konuları bir araya getirmemeniz, bebeğe adaptasyonunuzu daha kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda değişimlerin yarattıkları stresi bir arada yaşamamış olursunuz.

Bebeğe hazırlanmak belli bir iş yükü getirir. Bunu yaparken sizin sağlığınızın öncelikli geldiğini unutmayın. Her şeyi hazır etme ve yetiştirme telaşı içinde olmayın. Siz iyi olmadığınız sürece bebeğinizin de iyi olamayacağını hatırlayın. Rahatlamak, keyif sürmek için kendinize zamanlar tanıyın. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışmayın. Öncelikler belirleyin ve önceliği olmayan işlerin beklemesine izin verin. Böylece üzerinizde yarattığınız stres azalacaktır.
Diğer hamile ya da yeni doğum yapmış annelerle görüşün, onların deneyimlerini paylaşın ve tecrübelerinden yararlanın. Size önerebilecekleri püf noktalar olabilir. Ancak yine de herkesin hamileliğini kendi bedeni, kişiliği ve dünya algısı doğrultusunda yaşadığını unutmayın. Sizinkisi size özeldir ve başkalarınınki ile ayrıldığı yerler olabilir. Örneğin, herkes aynı kiloyu almaz, aynı duyguları hissetmez vs.
Değişen vücut imajınızı kabullenin. Bu, gebeliğin bir parçasıdır ve sizi sağlıklı doğuma ve doğum sonrasına hazırlar. Bu imajın kalıcı olmadığını kendinize hatırlatın.
Fiziksel olarak kendinize bakmaya devam edin. Belki eski bedeniniz yok ama kadınlığa ait güzelliklerden birini yaşıyorsunuz. Sizin yerinizde olmak isteyecek birçok kadın olduğunu unutmayın!
Kaygılarınız varsa bunları kendinize açıkça itiraf edin. Eşinizle ve destek alabileceğiniz diğer kişilerle bunları paylaşın.
İlahi yaradılış sürecine katkıda bulunduğunuzu kendinize hatırlatın.

Bu özel dönemi mutlu ve keyif alarak geçirmeniz dileğiyle…

Klinik Psikolog
Gonca Şensözen

EVİNİZİ EMNİYETLİ HALE GETİREBİLİRSİNİZ


EVİNİZİ EMNİYETLİ HALE GETİREBİLİRSİNİZ
Aşağıdaki uyarılara dikkat ederek evinizi çocuğunuz için daha emniyetli hale getirebilirsiniz:
MUTFAK:
• Küçük elektrikli ev aletlerinin fişlerini çekip kordonlarını derli toplu ve çocuklardan uzakta tutun.
• Ekmek kızartıcı veya sıcak yüzeyli fırın gibi cihazları çocukların yaklaşamayacağı yerlerde tuttarak yanma tehlikesini önleyin.
• Keskin bıçakları çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurun.
• İlaç ve ev temizlik malzemelerini çocukların ulaşamayacağı yerlerde, mümkünse kilitli dolaplarda tutun. Bu ürünlerin çocukların açamayacağı (child-proof) kapakları olanlarını tercih edin.
• Evinizde bir yangın söndürücü bulundurun ve kibrit-çakmakları çocukların ulaşamayacağı yerlerde tutun.
• Ocakta yemek pişirirken öncelikle arkadaki ocak gözlerini kullanın, tencere ve tavalarınızın saplarını çocuğunuzun ulaşamayacağı şekilde döndürün.
• Tüm elektrik prizlerini kapatmak için özel kapaklar kullanın.
• Bebeğiniz için mama sandalyesi kullanıyorsanız emniyet standartlarına uygun ve koruyucu kemer ve kilit kısımlarının çalışır durumda olmasına dikkat edin.;
OTURMA ODASI/ SALON:
• Sivri olan masa ve sehpa köşelerini koruyucularla kapatınız.
• Elektrik telleri ve perde açıp kapama iplerini çocukların ulaşamayacağı şekilde düzenleyiniz. ABD’de bebek ve küçük çocukların ilmek şeklindeki perde kordonlarında boyundan asılarak kaybedildiklerine ilişkin pek çok üzücü vaka rapor edilmiştir.
• Televizyon gibi ağır cisimleri düşmeyecek şekilde dikkatle yerleştiriniz.

8 Nisan 2009 Çarşamba

Milk Bands-Emzirme Bileziği

Bloglar arasında dolaşırken http://www.cocuklacocuk.com adlı sitede emzirme bileziği diye bir ürün hakkında bilgi okudum. Ben gerçekten de bu bileziği beğendim.Çıkış fikri de çok güzel daha detaylı bilgi için www.milkbandsturkiye.com bu siteden bilgi alabilirsiniz.

BEBEKLERİNİZİN BİBERON TEMİZLİĞİ

Mama saatinden önce biberon temizliği!
Biberonla beslenme saati gelmeden önce yapılması gereken en önemli şey, biberonun hijyeninin sağlanmasıdır. Unutmayın ki iyi temizlenmemiş bir biberon, bakterilerin rahatça üremesi anlamına gelir. Peki, biberonların hijyenini nasıl sağlayacaksınız? Geleneksel yöntemlerden teknolojik araçlara kadar çeşitli seçenekleriniz var.

Hijyenin ne kadar önemli olduğunu her anne kadar biliyorsunuz. Özellikle de henüz küçücük bir bebek sahibi iseniz hijyene dikkat edilmediğinde ortaya çıkabilecek sorunlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmuşsunuzdur. Dikkat edilecek konuların başında, biberonla beslenen bebeklerin biberonlarının temizliği gelir. Biberonu kullanmaya başladığınız ilk günden itibaren biberonun hijyenik olmasına dikkat etmekten başka seçenek yoktur. Bebeğinizi beslerken kullanacağınız biberonun temiz olması hastalıklara karşı alınan bir önlem değil, bebeğinizin hastalanmaması için bir gerekliliktir. Eğer bebeğinizin biberon ve emziğini yeterince iyi temizleyemezseniz bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşur. Özellikle ishale ve mide bozukluğuna neden olan bakteriler, biberon ve emziklerde çok kolay üreyebilirler. Bebeğinizin biberon ve emziğini suda kaynatarak steril hale getirmeniz mümkündür. Yaklaşık yarım saatinizi alacak bu işlemle, biberonda ve emzikte bakteri oluşmasına fırsat vermemiş olursunuz. Suda kaynatma işlemi size zor geliyorsa sterilizatör de kullanabilirsiniz. Sterilizatörlerin kullanımı gayet kolaydır. Biberon ve emzik hijyeni için fazla vakit harcamanız da gerekmez.

Biberon Sterilizasyonu Neden Gereklidir?

Bebeklerinin doğru beslenmesi annelerin en hassas olduğu konulardan biridir. Bebeğinizi sağlıklı besleyebilmeniz için, onu beslerken kullanılan biberonun hijyenik olması gerektiğini unutmayın. Uygun koşullarda sterile edilmeyen biberon ve emziklerin bir bakteri yuvası olması kaçınılamazdır.

Küçük bebeklerin bakterilere karşı dirençleri çok düşüktür. Yetişkinlerin karşılaştığı bakterilere bebeklerin bağışıklık sistemi aynı tepkileri veremez. Çünkü bebeklerin bağışıklık sistemi fazla gelişmemiş olur. Bu yüzden, bebeğinizi besledikten sonra biberonun uygun şekilde yıkanması çok önemlidir.

Sterilize etmek, biberon ve emziklerde bakterilerin üremesini engellemenin tek yoludur. Biberonları sadece yıkayarak temizlemek, biberondaki bakteri oluşmasını önlediğiniz anlamına gelmez. Bebeğinizin biberon ve emziğini musluktan akan sıcak su ile yıkayarak temizlemek yetersizdir. Musluktan akan suyun sıcaklığı, biberonun üzerinde bakteri üremesini engelleyecek kadar yüksek değildir. Gözle seçilmesi zor mama kalıntıları bile biberonun içinde hızla bakteri üremesine neden olur. Bu nedenle bebeğinizin biberonunu mutlaka sterilize etmeniz gerekir.

Biberon Sterilizasyonuna Geçmeden Yapılması Gerekenler

Biberon sterilizasyonuna başlamadan bir ön hazırlık yapmanız gerekir. Bu ön hazırlık biberonun ve emziğin temizlenmesidir. Aşağıda yazanları adım adım uyguladıktan sonra biberon ve emziğin sterilizasyonuna başlayabilirsiniz:
1. Sıcak su ve deterjanla biberonu iyice yıkayın. Biberonu yıkamak, biberonun halka, kapak, emzik kısımlarını da kapsar.
2. Biberon şişesinin dibine ulaşmanız kolay değildir. Bunun için ince ve uzun bir fırça kullanmanız yararlı olacaktır. Biberon temizleme fırçası, bazı ürünlerde biberonla birlikte satılır. Eğer sizin aldığınız biberonla beraber böyle bir fırça verilmemişse bunu çocuk ve bebek ürünleri satan mağazalarda bulabilirsiniz.
3. Sterile etmeden önce, şişenin içindeki tüm mamanın ya da sütün boşalmasını sağlayın.
4. Biberonu iyice temizledikten sonra bol akan suyun altında iyice durulayın. Yıkarken kullandığınız deterjanı tamamen akıttığınızdan emin olun.

Sterile Etmede Geleneksel Yöntem

Bebeğinizin emzik ve biberonunu sterilize etmek için mutlaka bir cihaz kullanmanız gerekmez. Mutfak aletlerinizi kullanarak da bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Aşağıda yazılanları adım adım uygulamanız, emziklerin ve biberonların sterilize olmasını sağlayacaktır.
1. Biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini içine rahat alacak büyüklükte bir tencere seçin.
2. Seçtiğiniz tencereyi ateşin üzerine koyun. Tencerenin içindeki su kaynayana kadar bekleyin.
3. Su kaynayınca biberon şişesini, biberona takılan aparatları ve bebeğinizin emziğini suyun içine atın.
4. Bütün parçaların suya tamamen battığından emin olun.
5. 25 dakika boyunca bütün parçaları kaynatın.
6. Tencerenin altını söndürün ve bir maşa yardımıyla tencerenin içindekileri çıkarın.
Bebeğinizin biberon ve emzik sterilizasyonu için kullandığınız tencereyi başka işlerde kullanmayın. Sadece bu işi yapmak için bir tencere ayırın. Bu emzik ve biberonların sağlıklı kullanımı için gereklidir.

Elektrikli Buhar Sterilizatörleri

Bebeklerde enfeksiyona neden olabilen bakterileri öldürmenin en etkili yolu, kontrol edilebilen şartlarda buhar kullanımıdır. Bu amaçla geliştirilmiş elektrikli buhar makineleri yüksek ısıda su baharı uygulayarak biberon ve emziklerin üzerinde bakteri oluşmasını önler. Elektrikli buhar makineleri arasında göğüs pompasını sterilize edenler de vardır. Bazı elektrikli buhar sterilizatörlerinin buharlı pişirici özelliğe de bulunur. Buharda pişirme özelliği, besin değerlerini kaybetmeden sebze ve meyveleri pişirmeyi sağlar. Dondurulmuş sebze ve meyvelerin sağlıklı bir şekilde çözülmesine ve pişirilmesine de imkân tanır.

Mikrodalga Fırında Çalışan Buhar Sterilizatörleri

Mikrodalga fırında çalışan buhar sterilizatörlerini kullanmak için bir mikro dalga fırına ihtiyacınız vardır. Bu sterilizatörler, mikro dalga fırınınızın enerjisini kullanarak suyu buhara çevirir. Böylece emzik, biberon ve beslenme aksesuarlarını sterilize eder. Bu sterilizatörde mikrodalga sterilizasyonuna uygun olan tüm ürünler sterilize edilebilir.

Emzik kullanıyorsanız…

Çeşitli nedenlerle bebeklerin emzik kullanımının zorunlu olduğu durumlar vardır. Mesela
prematüre bebeklerde emme refleksi gelişmediği için, emme refleksinin yanında tutma refleksinin gelişmesi amacıyla emzik verilmesi faydalıdır.

Emzik kullanan bebeklerde ve çocuklarda, kullanılan emzik sürekli temiz tutulmalıdır. Yere düşen bir emziği suya tuttuktan sonra bebeğin ağzına vermek son derece yanlıştır. Yere düşen emzik, kaynatılmadan ya da makinede sterilize edilmeden bebeğe verilmemelidir. Bu nedenle çoğu anne yedek emzik bulundurur. Emzik sterilizasyonu da aynı biberonunki gibidir. Biberon ve emzikleri beraber sterilize edebilirsiniz.

kaynak: saglikvakfi.org.tr